Yeni Hayat – Bölüm 4

Burcu bir ay içerisinde üç resim daha tamamlayıp galeriye teslim etti. Bu defa daha içten çalışmak istemişti kendinde o içtenliği yakalayana kadar da epeyce mücadele vermişti. Para kazanmayı elbette istiyordu ama resimlerin kendini yansıtmasını da istiyordu. Yani sırf ticari amaç için çizilmiş resimler olmamalıydı hiç biri. Her fırça darbesi yürekten gelmeliydi. Son beş tablosunu alan hayranın da bunu hissettiğine inanmıştı. Demek ki yüreğini tablolarına yansıttığında kendini doğru ifade edebiliyordu. Ercan’da diğer insanlar kadar kaos ve karanlık görüyordu bu tablolarda ama Batu ile konuşup kızın içindeki karanlık ve kaosu bu şekilde dışarı atıp rahatladığına kanaat getirmişlerdi. Bu yüzden tablolardaki bu olumsuz hissin biri tarafından beğenilip satın alınmasına şaşırmıştı.

“Benzer ruh halinde biridir! Ayrıca kimse kim, önemli olan Burcu’ya iyi hissettirmesi değil mi?” demişti Batu.

Batu ve Burcu’nun birbirlerini anladıkları kadar anlayamıyordu onları ama yanında her iki sevdiği içinde birer rehber olmasını şans sayıyordu. Kendi başına ikisininde ayrı ruh hallerini çözmesi mümkün değildi. O otomatik bir adamdı. Her şeyi sayılarla düşünür, planlı ve düzenli yaşardı. Dikkatli ve çalışkandı.

“Tam bir işçi arısın!” demişti Burcu ona, “Verilen görevi sonuna kadar başarıyla yapacağından kimse şüphe duymaz! Başına bir iş gelmediği sürece çalışmaya devam edersin! Toplumun en temel elemanı sensin bence.”

Toplumdan kendini olabildiğince soyutlayan iki yüreğin yanında temel taş olarak yer almak küçük gruplarını tamamlamak olarak hissettiriyordu Ercan’a. Kendini ikisine karşı sorumlu hissediyordu bir taraftan. Kendini onların yanında daha normal gördüğü anlar içinde suçlu hissediyordu. Onların yaşadığı gibi bir hayat yaşamadığı için şanslıydı. İyi bir anne babası vardı maddi açıdan zengin olmasalar da manevi zenginliğe hep sahip olmuştu. Burcu ve Batu’nun en büyük yoksunluğuydu manevi zenginlik. Batu sahip olduğu parayla kalan maneviyatını korumak için etrafına duvarlar örmüş kendini bir hangara kilitlemişti. Burcu ise ne yapacağını uzun süre bilemeyip, çığlıklarını resim olarak tuvallere yansıtıyordu. İçindeki karmaşa sona ermeyecek kadar büyüktü. Dört duvar arasında duyduğu sesler, gördüğü gölgeler ve fırçasından çıkan kaos ile çıkış yolu arıyordu. Ercan kendini onu korumaya adamıştı. Göremediği gölgeler ve duyamadığı seslerden. Cervantes’in ölümsüz eserinin baş karakteri Don Kişot’un yeldeğirmenlerine saldırması ile aynı şeydi bu. Onlarla savaşmak toplumun temel taşı olmak için çalışması gerekiyordu. Manevi zenginliği sağlamaya çalışırken hayatlarına maddi zenginliği de dahil etmesi gerekiyordu çünkü maddi zenginlik sağlanıp fiziksel bedenler güvende olmadan manevi zenginliği sağlamak zordu. Hiç olmadığı için yaratılması gereken bir manevi zenginlikti söz konusu olan çünkü. Var olan manevi zenginliğin başka hiç bir şeye ihtiyaç duymadan insanı ayakta tutabildiğini o zaten biliyordu.

“Çalışmak iyi bir şey olsaydı üzerine para verilmezdi diyenleri duymadın mı?” diyordu Batu onun toplumun temel taşı benzetmesine sarılmasına karşılık, “Kendine böyle bir misyon edinmeni anlamsız buluyorum!”

Elbette anlamsız buluyordu çünkü onun da doğuştan maddi zenginliği vardı, ona sahip olmamanın da yoksunluğunun ne tür sonuçlara mal olduğundan haberi bile yoktu. Haberi olması zaten nasıl olduğunu anlamasını da sağlamıyordu.

İnsanlar ne kadar empati kurmakta yetenekli olurlarsa olsunlar, olayları asla kendi başlarına gelmiş gibi anlamlandırıp değerlendiremezler. Tecrübe başka bir şeydir. Bilgiye benzemez, bilgi gibi devredilerek çoğaltılamaz. İnsanın kendine ait bir hazinedir. Bir hazinede her zaman değerli taşlar olması gerekmez. Hazineyi içinde saklayan o eski püskü sandıklar,küpler, içlerindeki bir anıya ait eşya her şey o hazinenin parçasıdır. Tecrübe parayla veya ödünç alınamayacağı için zenginliktir. Tecrübe ettiğiniz şey sizi büyütür ve o şeyi tecrübe etmiş diğer herkesi daha iyi anlamanıza yarar. Daha iyi anlamak daha değerli yardımlar sunmak anlamına gelir. Yaşanılan iyi kötü her şey hazinedir ve ne zaman kimin ihtiyacı olacağı belli olmaz.

Batu ise kendi kazanmadığı parayı zenginlik olarak bile görmüyordu, sıradan hayatta herkesin sahip olduğu bir şansmış gibi algılıyordu muhtemelen. Anne ve babasının hayatına katacakları manevi zenginlikten eksik bir fiziki hazinesi vardı onun . Paraya ihtiyacı olmadığı halde çalışmak istemesinin kendi parasını kazanmak istemesinin altında yatan neden de buydu zaten. Kendi emeği ile kazandığı para, ona kalan paradan daha değerliydi, çünkü sadece fiziksel değil aynı zamanda manevi zenginliği de beraberinde getiriyordu. Tıpkı tecrübe gibi onun emeğinin sonucu dönüştü. Bu onu sadece para olmaktan fazlası yapıyor. Kasasındaki diğer paralardan daha değerli bir hale getiriyordu.

Şirketlerini kurduktan sonra Ercan daima kendi ürettikleri yazılım üzerine çalışmaya devam ederken o bir şekilde Cesur ile önceden beri yürütegeldikleri dijital korsanlık (hacker) işine de devam ediyordu. Bu sadece bir macera arayışıydı. Gerçek hayata dahil olmadan tek başına olan insanların da macera yaşama, hayata adrenalin katma ihtiyaçları vardı. Pek çok bilgisayar oyunu bir kısım heyecan duygusunu tatmin etse de, olayın gerçeklik içermesi bu tatmini katlayarak arttırıyordu. Tehlikeli bilgilere erişmeyi oyun haline getirmişlerdi. Her ikisi de garip bir şekilde kaybedecek bir şeyleri olmadığını düşünerek yaşıyorladı.

Onların hayatı ile kendi kurmayı düşlediği yuva ve yaşam hayaline bakınca ona da kaybedilecek bir hayalleri bile yokmuş gibi gözüküyordu gerçekten ama bunu dile getirmiyordu. Hiç bir zaman onların bu tehlikeli işlerine heves etmemiş ve bulaşmamıştı. Batu ile anlaşmaları buydu. O sadece şirketin işleri için çalışıyordu. Toplumun temel taşı görevi ile şirketin temel taşı olma görevi böylece ondaydı. Batu’da elbette çalışıyordu aynı kodlarla ama Ercan’ın harcadığı eforu harcayarak değil. O bunaldığı zaman geri çekilip Cesur ile eğlenmeye başlıyordu.

Burcu’nun galeriye verdiği resimler iki hafta sonra yeniden aynı alıcı tarafından satın alındı. Galeri hemen yenilerini istedi elbette, alıcı ressamın resimleri daha galeriye gelir gelmez haberdar olmak istediği bilgisini bırakmıştı.

“İnanamıyorum!” diyordu Burcu, “Bunun bende yarattığı duyguyu sana anlatamam. Elbette tek bir hayran yerine birden çok kişinin satın almasını tercih ederdim ama yine de bunun olması beni çok heyecanlandırıyor ve mutlu ediyor!”

“Bu bir başlangıç sevgilim, şimdi bir hayranın var ama galerideki resimlerinin bu şekilde tükeniyor olması yakında eminim pek çok çevrenin ilgisini çekecek ve çok aranılan bir ressam olacaksın! Bunu hakkediyorsun!

“Ah Ercan sen olmasan ben bu hayatta ne yapardım acaba?”

“Sen olmasan ben ne yapardım!”

Böylece Burcu yeniden hummalı bir çalışmaya girişti ama eserleri satıldıkça yenilerinin daha da iyi olmasını istediği için kendini başlangıçta yine biraz gergin hissedip sonra fırçanın kendini serbest bırakması ile üç resim daha ortaya çıkardı kısa zamanda ve hemen galeriye gönderdi. Resimlerin hep bir kişi tarafından satın alınıyor olması Ercan’a biraz garip gelmiş olsa da, resim ile ilgilenenlerin tam olarak iç dünyalarını çözemediğine inandığı için üzerinde durmuyordu.

(devam edecek)

Yorum bırakın