Mutsuzluğun Kaynağı

eckhart-tolle

Covid dönemi, Şimdi’nin Gücü kitabının yazarı spiritüel liderlerden Eckhart Tolle’nin çok sık aralıklarla çok güzel videolar paylaşmasına vesile oldu. Dün paylaştığı videosunda mutsuzluğumuzun genel olarak düşüncelerimizden kaynaklandığını anlattı:

Birçok insan sükunet ile başa çıkamamaktadır. Şu anda üst seviye bir eğitim kurumundasınız. Bu demektir ki daha alt seviyelerden geçtiniz. Üst seviye eğitim çoğu alanda sizin zekileşmenizi ve kavramsal zihninizi kullanmanızı talep eder. Bu da uygundur, kavramsal zihin, düşünebilmek ve düşünceleri uygulama kabiliyeti demektir.

Dünyada her şeyde olduğu gibi olumsuz bir tarafı da bulunmaktadır. Kavramsal zihnin olumsuz yönlerini netlikle görebiliriz. Çünkü sadece üst seviye eğitim alanlar değil, milyonlarca insan zihinlerini çok fazla kullanmamakta ancak zihinlerinin insafında hareket etmektedirler. İnsanlar “düşünüyorum” derler ve bu mantıklı gelir, ancak “kalbimi çarptırıyorum” demezler. Çünkü kalbiniz çarpar ve bu size olan bir şeydir. Onu kendiniz çarptırmazsınız. Ancak insanlar düşündükleri zaman düşünce eylemini gerçekleştirdiklerini zannedelerler. Ama çoğunlukla bu doğru değildir. Kalbiniz nasıl çarpıyorsa düşünceniz de o şekilde olur, düşünceler başınıza gelir. Düşünce birden zihninizde oluşur ve işte oradadır. Nereden geldi? Yani insan farkındalığının içinde bulunduğu durum – bilinç değişimi yolculuğuna girmiş kişiler hariç – milyonlarca insan kavramsal zihin, düşünceler, sürekli düşünce halinde olmak ve sürekli yüzeye çıkan düşünceler içindedirler ve kendilerinin kim oldukları ile bunları karıştırırlar. Bu sebeple insanlar “düşünüyorum” derler. Tabii ki belli düşünce tipleri – kaygı gibi- net bir şekilde görülebilir ki başınıza gelir. Zihin akar gider ve siz durduramazsınız. Sabahın 3ünde uyanırsınız ve korku dolu düşünceler aklınıza gelir. Olası kötü sonuçlar akar durur.

Spiritüel uyanışın başlangıcı, düşüncenin doğuşunu gözlemlemek, düşünceyi görmek ve düşünce ile bütünleşmemek. Düşünceyi düşünce olarak tanımak. Uyanış hakkında konuşursak, mesela Buddha hakkında konuşursak, Buddha kimsenin ismi değildi, bir kişiye verilen bir unvan idi, Sanskritçede Buddha kelimesinin anlamı Budd yani uyanık. Buddha, uyanmış kişidir. Uyanmış olmak önemlidir, bu ne demektir? Uyanık olduğumuzu düşünürüz, şu anda uyanık değil miyiz? Sanskritçede “tuaya” kelimesi vardır. İnsan bilincinin 4 aşamaya bölmüşlerdir, birincisi rüyasız uyku, rüya durumu, uyanık olmak, tuaya (güç) kavramsal zihnin ötesidir, düşünce akışından ayrışmış olmak olup farkındalık ve varoluş olarak tanımlanmaktadır. Bu durum birçoğunuz içinde uyanmaktadır, bu sebeple buradasınız. Deneyimledikleriniz farkındalığınızın derinleşmesi olabilir. Farkında değilseniz ve günlük hayatınızda var olmuyorsanız o zaman kavramsal zihniniz ile bütünleşmişsinizdir ve kimliğiniz kavramsal bir kimliktir, başka bir deyişle kim olduğunuz yani dünya ile ilişkiniz ve tepkileriniz, kavramsaldır ve kafanızda kim olduğunuzu söyleyen bir öyküden ibarettir, geçmişinizden doğmuştur ve geçmişinizde zihninizin koşullanması ile oluşmuştur.

Hayatınız hakkında düşünüp konuştuğunuzda bu kavramsal zihninizdir ve geçmişten türemiştir, beraberinde duygular taşır ve bu da sorun değildir, geçmişi hatırlamak, başınıza gelenler, başarılarınız, başkalarının size yaptıkları ve sizin başkalarına yaptıklarınız, sahip olduklarınız, başkalarının sizin hakkında düşündükleri, egonuz. Zihniniz farkındalık içinde değilse ego doğar. Her düşünce bir enerji formatıdır. Kafanızdaki bu enerji formları “bu ben ve benim hayatım” der. Bu egosantrik durumun karakteristikleri vardır ve sürekli tatminsizdir. Altında yatan düşünce ise “hayatımda önemli bir şey eksik, oraya henüz varmadım” Bazı insanlar hatta henüz yaşamaya başlamadıklarını düşünürler. Hayatlarının dönüm noktasını beklerler. Bazı ifadeler kullanırlar: bir gün başaracağım gibi. Neyi başaracaklarını bilemeyiz. Başaracağım, ulaşacağım, büyük dönüm noktası vs insandan insana değişir. Parasal başarı, ün, ideal beni tamamlayacak eş…Aramaya başlarsınız, bazen o kişiyi bulduğunuzu zannedersiniz, aha işte orada dersiniz, kısa bir süre için egonuz mutlu olur. Aynı şey iyi bir iş sahibi olunca da yaşanır. Bir şeyler başarmak harikadır ama bunlara bakmak ve daha onlar aracılığı ile kendinin daha bütün olacağını zannetmek, tam bir tatmin hissi işlememektedir. Sadece kısa süre için işler.

Bir süre sonra fark edersiniz ki yanlış insanı tanımışsınız. Hepsi bir hatadır. Birisi ile yaşamaya başladığınızda ilk tanıdığınız insan, yemek yediğiniz, kumsalda yürüdüğünüz, gözünüzün içine bakan insan, birlikte yaşamaya başlayınca artık öyle bakmaz olur. Ego, daima yetersizlik duygusu içindedir, kendinize ne kadar şey eklerseniz ekleyin, tatmin edemezsiniz. Bu dünyanın sizi mutlu etmesini beklemeyin. Mutluluk bu dünyadan doğmaz. Bu dünya sizi mutlu etmek için tasarlanmamıştır, sizi zorlamak için tasarlanmıştır. Bu dünyanın sizi mutlu etmek için tasarlandığını düşünürseniz çok öfkelenirsiniz çünkü hayatınız aktıkça “hayatım neden işlemiyor, bu gerçeklik neden yoluma sürekli engel çıkarmaktadır?” Tam bir sorun çözersiniz ardından başka bir sorun çıkar. Sağlığınız, paranız, yaşamınız, ilişkileriniz, iş durumunuz, bu alanlardan birisinde genelde bir sorun çıkar. Bir alanda sorunu çözersiniz diğer alanda sorun çıkar. Sürekli zorlanırsınız. En büyük zorlanmalar insanlardan gelir. İnsanlar oldukça zorlayıcıdır. Başka insanlar üzerinden doygunluk hissi ararken aslında onların acı kaynağına dönüştüklerini görürüz. Çünkü egosal zihne hapsolmuşsunuzdur ve egosal zihnin dünyadan beklentileri bulunmaktadır. Bu beklentileri dünya karşılayamaz. Ancak dünyanın bu beklentileri karşılaması gerektiğini düşünürseniz sürekli mutsuz olursunuz, dünya sizi zorlamaya devam eder. Tüm beklentileriniz illüzyondur ve bunlar inanılmaz bir acı kaynağı olurlar, karşınıza çıkan her zorlama (her zorlanmada “birşeyler yanlış” düşüncesi oluşuyorsa) mutsuzluk kaynağına dönüşür.

Zorlama ile mutsuzluk arasında büyük bir fark vardır. Dünyadan yanlış beklentileriniz varsa her bir zorlama sizi mutsuz edecektir. Hayat sizi yalnız bırakmıyor, demek ki hayatınızda ciddi şekilde yanlış giden bir şeyler oldu…Huzur mu istiyorsunuz? Arada gelir ancak uzun süreli olmaz. Dünya sizi daima zorlayacaktır, çünkü zorlama aracılığı ile sizi uyandırmak için gereken sağlanacaktır. Bir süre sonra, bilinçsizlikten uyanmaya başladığınızda, mutsuzluğunuzun kaynağının çoğunun (iyi hissettirmeyen her türlü duygu) hayatınızdaki durumlardan değil, %90’ı zihniniz tarafından üretilmiştir. Bu da harika bir farkındalıktır. Kalan %10 belki sevdiğiniz birinin ölümü olabilir, normaldir. En hafifinden en ağırına kadar mutsuzluklar, mesela bankaları aradığınızda istediğiniz hizmete ulaşamamanız, karşınıza konuşacak yetkili çıkmaması sizi çok rahatsız eder ve mutsuzluk kaynağı olabilir. Havaalanlarındaki uzun kuyruklar bunların sizde yarattığı düşünceler…Bunlara bakınca mutsuzluk kaynağınız durumlardan mı yoksa durumlar karşısında zihninizde oluşan düşüncelerden mi kaynaklanır? Çoğu zaman mutsuzluk kendi kendinize konuşmanız ve düşüncelerinizden kaynaklanır.

 

Bu yazı Kişisel Gelişim-Self evolution içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

1 Responses to Mutsuzluğun Kaynağı

  1. ibreati dedi ki:

    Tam anlamıyla çevirmişsiniz konuşmayı. Teşekkürler. Bravo👏👏

    Beğen

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.