Tarih denince akla gelen büyüleyici bir rota: Roma

Bu hafta sizler için Roma’ya yolunuz düştüğünde gezeceğiniz duraklarla ilgili bilgi vermenin yanı sıra, daha kapsamlı bir yazı hazırlamaya karar verdim. Bunun sebebi hem Roma Tarihi’ne olan sevgim hem de aslında sizlere biraz da gezeceğiniz yerlere dair detaylı bilgi verebilmenin beni daha da mutlu edecek olması.

Gladyatörleri, filozofları, Sezar’ı ile çok da uzak olmadığımız bir tarih Roma İmparatorluğu bizler için. Hatta zamanınında Roma Tarihi’nde de atalarımızın silinmez izleri mevcut. Yapılan arkeolojik çalışmalar, bir Akdeniz ülkesi olan Roma İmparatorluğu’nun tarihinin M.Ö. 3000’li yıllara uzandığını göstermiştir. Bu imparatorluk uzun yıllar krallıkla yönetilmiş olsa da MÖ 510 yılında dumhuriyet yönetimine geçilmiştir.

Sınıfsal ayrım milattan önceki yıllarda olduğu gibi keskin bir şekilde ayrılmasa da günümüzde de mevcut ama elbetteki o dönemlerdeki kadar katı değil. Roma İmparatorluğu’nda da görülen bu sınıfsal ayrım 3 farklı sınıftan meydana gelmektedir; soylular, Roma’ya sonradan gelen göçebeler ve köleler. Sınıfsal ayrım o kadar çok kendini hissettirmektedir ki örneğin, mor renk yalnızca soyluların rengidir. Yani bir sınıf bir renge bile hükmedebilmektedir.

Gezimiz boyunca soluklanacağımız duraklarda yine tarihten ve farklı bilgilerden konuşmaya devam edeceğiz. Bu arada ulaşım ile ilgili kısaca bilgi vermek isterim. Roma’da havaalanına indikten sonra şehre ulaşım için otobüsleri kullanabilirsiniz hem hesaplı hem de hızlı bir şekilde istediğiniz noktaya gitmeniz mümkün. Şehri gezerken de, her yer yürüme mesafesinde olduğu için herhangi bir ulaşım aracı kullanmadan çok rahat gezebilirsiniz. Hem ulaşım, hem yeme-içme, hem de hediyelik eşyalar açısından hesaplı tatil noktalarından biri Roma, özellikle de diğer Avrupa şehirlerine göre. Kısaca konaklama kısmından da bahsettikten sonra gezmeye başlayabiliriz. İlk gelişimde hostelde, ikinci gidişimde ise otelde kaldığım için her iki seçenek için de rahatlıkla konuşabilirim. Şehirde konaklama için çok seçenek olduğundan çok yüksek meblağlar ödemenize gerek kalmıyor, hem temiz hem de hesaplı seçenekler rahatlıkla bulabilirsiniz.

Eveet artık yola düşme zamanı. Roma denince ilk akla gelen yapılardan başlıyoruz.

1. Kolezyum (Colosseo)

Bu yapı tiyatro amacıyla yapılmış olup uzun yıllar tiyatro gösterilerine sahne olmuştur ama günümüzde gladyöterlerin dövüşleri ile zihinlerde yerini almaktadır. Tüm sınıflara mensup insanların izlediği gladyatör savaşları günümüzde bile birçok filme de konu olmuştur. Zamanında da en çok izlenen eğlencelerin başında yer almaktaymış hatta o dönem akıtılan bu kanların soylular tarafından içilerek yaşam gücünü arttırdığına inanılırmış. Bu yapı o kadar büyük ki etrafında tur atarken bile hangi noktada fotoğraf çekilmek isteyeceğinizi şaşırabilirsiniz. Yapı 188 metre uzunluğu, 156 metre genişliğiyle incelemek için uzun zamanınızı alabilir.

Kolezyum’un etrafında gezerken çok önemli bir yapıya da denk geleceksiniz, Arco di Costantino. Birçok Avrupa ülkesinde görebileceğiniz geniş kapı örneklerinden biridir. İmparator Constantino’nun kazanılan bir zafere ithafen yaptırdığı bir yapıdır.

2. Roma Forumu (Foro Romano)

Bu forum eski zamanlarda Roma’nın tam olarak ticaret merkeziymiş. Bunun yanı sıra birçok hukuk işlemlerinin yapıldığı yapılar da yine burada yer almaktaymış. Günümüze çok korunmuş olarak gelemese de bu bölge yine de önemli kısımlarını hala muhafaza etmektedir.

3. Aziz Petrus Meydanı (Piazza San Pietro)

Etrafı sütunlarla çevrili, ortasında M.Ö. 1 yy.’dan kalma dikili taş ve bu dikili taşın etrafından da 2 çeşme olan bir meydan burası. Ama tabii bu yapılardan daha önemli olan dünyanın en küçük devleti olan Vatikan’ın tam ortasında yer alması. Özellikle Roma’yı ziyaret ettiğiniz dönemde yoğun bir turist akını varsa burada o büyülü atmosferi hissetmek daha da güzel olacaktır.

4. Vatikan

Devlet içinde devlet olarak bilinen Vatikan, İtalya içerisinde yer alan dünyanın en küçük devletidir; 1929 yılından bu yana bağımsızdır. Bu ülke içerisinde 1000 kişi bile yaşamamaktadır. Eğer seyahat ettiğiniz dönemde Papa’nın ayin yaptığı ya da bunun gibi önemli dini bir seramoniye denk gelirseniz eminim ki unutulmaz bir deneyim yaşayabilirsiniz. Vatikan tarihi ile ilgili birçok sır ve spekülasyon mevcut ve elbette bunların doğruluğu ile ilgili net bilgilere sahip değiliz.

5. Aziz Petrus Bazilikası

Vatikan’ın en önemli yapılarından biri olan bu bazilika aslında Hristiyan dünyası için de ayrıca büyük bir öneme sahiptir. Dünyanın en büyük kilisesi olmasının yanı sıra Roma katoliklerinin de önemli bir hac noktasıdır. Yapımı hemen hemen 100 yıl süren bu bazilikanın yapımında kimler kimler çalışmış. Şimdi sayacağım birkaç isim gerçekten de çarpıcı; Michelangelo, Donato Bramante ve Raphael. Bina içerisindeki heykeller, vitraylar ve duvarlardaki süslemeler o kadar güzel ki soluklanıp bu güzellikleri izlemek için burası harika bir nokta.

6. Castel Sant Angelo

Eveettt sıra geldi Dan Brown severlerin belki de Roma’da en seveceği yeri gezmeye… Eğer siz de benim gibi bir ülkeyi gezmeden önce oraya ait kitaplar okuyan ya da filmler izleyen biriyseniz özellikle de bu kitabı Roma’ya gitmeden önce okumanızı tavsiye ederim, Melekler ve Şeytanlar. Bu kale ismini ‘Angelo’dan anlaşılacağı gibi meleklere ait bir hikayeden almıştır.

Papa Büyük Gregorius’un bu kalede Melek Mikail’i görmüş ve sonrasında da kaleye bu isim verilmiştir. Kalenin önünde Ponte Sant Angelo (Hadrian Köprüsü) uzanmaktır, eğer kalenin üst kısmına çıkarsanız bu köprünün üstten görünüşüne de şahitlik edebilirsiniz.

7. Trevi Çeşmesi

Hepimizin bildiği, eğer hayatında bir aşk yoksa koşa koşa gidip bozuk para attığı, belki de Roma denince akla ilk gelen tarihi yapılardan biri olan Trevi yani Aşk Çeşmesi’ni gezmeye başlıyoruz.

Bu çeşmeye her ne kadar Aşk Çeşmesi denilse de İtalyancadaki adı Trevi yani ‘üç yol’dur. Bu da gezerken göreceğiniz gibi 3 yolun bir noktada birleşmesi ve bu birleşen yerde de çeşmenin yer almasıdır (Yani isim için çok da düşünmemişler).

Buraya kadar gelip de elbette para atıp dilek dilemeden olmazdı. Biz de aynı şeyi yapıyoruz. Bunu yapmamızın nedeniyse, buraya atılan paraların toplanarak yoksullara kıyafet ve yiyecek yardımı yapılması.

Bu arada buraya ilk gelişimde çok rahat gezip fotoğraf çektirmiştim ama ikinci gelişim de ne yazık ki bakım çalışmaları olduğu için güzel kareler yakalayamadım.  Ama bundan sonra gideceklere rahatlıkla söyleyebilirim yakın zamanda çalışma falan olmayacak.

8. Pantheon

Paris’e daha önce yolu düşenlerin aşina olduğu bir tarihi binaya gidiyoruz şimdi, Pantheon. Bu eserin ismi aynı olan ve yapı olarak çok benzeri Paris’te de yer almaktadır. Pantheon, daha önce 2 kez yine aynı yerde yapılan, fakat yangınlarda yanıp kül olunca 3.sü yapılan bir tapınaktır. Tapınak içerisinde yer alan süslemeler ortamı daha da mistik bir havaya sürüklemektedir, özellikle de kubbe kısmındaki süslemeler. Ayrıca bu kubbede bir geniş bir delik bulunmaktadır bu da güneş ışınlarının içeri süzüldüğü tek noktadır.

9. Navona Meydanı

Avrupa şehirlerinin o güzel meydanları… Ya yemyeşil ya da tarihi yapıların yer aldığı o meydanlar. Roma’nın en geniş meydanı olan Navona, içerisinde hem bir dikili taş hem de görkemli heykellerden oluşan bir çeşme barındırmaktadır. Kafeleri, sokak ressamları, koşuşturan çocukları ve eğlenceli kalabalığıyla çok sevdiğim bir nokta burası. Kahvenizi alıp sokakta bağdaş kurup outuracağınız bir yer tam olarak, nitekim ben de öyle yaptım. Bu meydandaki yapılar 16 ve 17 yy.’a ait olup günümüze kadar muhafaza edilmiştir. Bu meydan etrafında yine önemli iki kilise yer almakta. Eğer siz de benim gibi kilise gezmeyi sevenlerdenseniz tavsiye ederim; Sant Agnese in Agone Kilisesi, San Luigi dei Francesi Kilisesi.

10. İspanyol Merdivenleri

Bu merdivenler aslında döneminde tarihi bir yapı olması amacıyla değil, meydanın üst kısmında yer alan kiliseye ulaşım amacıyla yapılmıştır. Günümüzde özellikle de gece saatlerinde sokak şarkıcılarının müzik yaptığı, gençlerin eğlendiği bir nokta olmuştur.

11. Museum of Italian Unification (İtalya Birleşme Müzesi)

Hani insan yemek yerken en sevdiği yemeği ya da tatlıyı en sona bırakır ya ben de Roma’da en sevdiğim yapıyı en sona bıraktım. Müze ihtişamıyla beni o kadar çok etkilemişti ki sanırım her noktasında fotoğraf çekildim. Ama İtalyanlar benimle aynı kanıda değilmiş bu yapı ilk yapıldığında. Çünkü yapı, mimarisi itibariyle Roma’daki diğer binalardan oldukça farklı olduğu için Roma halkı bu yapı hiç sevmemiş. İtalyan arkadaşlarımdan öğrendiğim kadarıyla zamanla bu yapıya alışmışlar ve eskiden oluşan bu kanı günümüzde sürüp gitmemekteymiş. Bu yapının balkon kısımlarını gezerken de hem Collosium hem de Roma Forumu’nu yukarıdan izleyebilirsiniz.

Yeme-içme

Son olarak Roma’da yeme içme kısmından bahsetmek isterim. Aslında herkesin bildiği gibi buraya gelip de pizza yemeden dönmek olmaz ki zaten sokaklarda gezerken çok şirin restoran ve kafelere denk geleceksiniz. Mutlaka birinde oturup bir margarita yemelisiniz. İkinci olarak da tavsiye edeceğim; elbette Roma dondurması gelato, aklınıza gelen her türlü aromada yaptıkları dondurmayla aklınız başınızdan gidecek eminim.

Roma’da 2 gece 3 gün bir tatille hem her yeri gezebilirsiniz. Yolu Roma’ya düşeceklere şimdiden iyi tatiller. Yollarda karşılaşmak dileğiyle…

 

İlginizi çekebilir: Yurt dışında rahat ve hesaplı bir seyahatin püf noktaları

Ceren Elitas
"Üç kelimeyle kendini anlatır mısın?" sorusu ile sınandığımız zor günlerden geçen biri olmamdan mütevellit kendimi anlatma konusunda antremanlıyım. Ama gel gör ki bu durum, ... Devam